ZENGİBAR KALESİ
İsaura, Konya- Bozkır Kara yolunun üzerin de Bozkıra 16 km uzaklık tadır. Bu günkü Zengibar Kale olarak bilinen yerdir. İsaura, 1860 metre yükseklikte hakim bir tepe üzerine kurulmuştur. Sarp uçurumlarla çevrilmiş olan tepe, Konya ve Toroslar ı kontrol altında tuta bilen bir yerdir. Özellikle seçilmiş olan bu dağ tepesi, ayrıca Seydişehir, Karaman, Hadim yörelerini de kontrol altına almaktadır. Bol su kaynaklarının bulunduğu, Toroslar dağ sıralarının, Seydişehir ve Suğla Gölünün, hatta Konyanın bir çok yöre sinin görüle bildiği bu hakim tepe, İsauralı lar tarafından bilinçli olarak seçilmiştir, İsaura antik kentinin planı çıkarılmış bu plan da, kentin bazı önemli yapıları ile Nekropel; lerin yerleri gösterilmiştir.
Kent surları:İsaura kentini çevreleyen surların uzunluğu yaklaşık olarak4 km. kadar dır. Ayrıca, kentin güney noktasın dan başlayıp, doğuyu çevreleyerek kuzey ucuna kadar giden ve doğal sur duvarlarının bir kısmı tahribata uğramış, fakat bir kısmı da tüm görkemiyle ayakta durmaktadır. İsaura kentin surları, yer -yer değişmekle beraber yaklaşık 250 - 300 metre aralıklarla inşa edilmiş kulelerle desteklenmiştir. Kent arazisinin doğal yapısın dan da yararlanılarak yapılan surlar, bazen toprak zemine bazen de kayalık zeminlere oturtulmuştur. Surların taşları kentin için deki taş ocaklarından çıkartılmıştır. İsaura da gerek sur duvarların da, gerek diğer yapılarda kullanılan taşlar, açık kahverengidir.
Çok az olarak mermer kullanılmasına karşılık, tüm yapılardaki taşlar kireç taşıdır. Kentin güney batısında yer alan taş ocağının için de büyük bir su deposu bulun maktadır surlara sağlamlık kazandırmak amacıyla, duvarlarda atkılı örgü tarzı kullanılmıştır. Anadoluda sur duvarları yalnız kesme taşlarla yapılan bir çok antik kent mevcuttur. Alinda, Alabanda, Side, Perge ile Silyon kapısı, örgü sistemi olarak İsaura surları ile benzerlik gösterir. İsaura da ki surların ölçüleri pek çok kısımla değişmekle beraber, genel olarak genişlik 3 20- 3.30 metre arasındadır.
Buna rağmen surların üzerin deki gezinti yerlerin de günümüze hiçbir iz kalmamış tır. Sur duvarları arazinin topoğrafik yapısına uydurulmuştur. Bazı yerlerde düz olduğu halde, bazı yerlerde dirsek ve kademeler oluşturmaktadır.
KULELER : İsaura kenti surların ve kapılarını koruyan kulelerin sayısı 14tür. Kulelerden bir kısmı, özellikle şehir kapısı koruyan kule, günümüze kadar sağlam gelenlerdendir.
Kulelerden bir kısmı dışarıya doğru daire şeklinde kaideler üzerine oturtulmuştur. Bilindiği gibi düşmana karşı savunmanın yapıldığı merkezler kulelerdir.
Tekniğin hızla ilerlemesi ve ağır mancılık ların kullanılmaya başlanması, çok katlı kule yapımını zorunlu kılmıştır. İsaura da ki kulelerin bir kısmı da 3 katlıdır .Şehir kapısının hemen yanında bulunan kulenin yüksekliği 14.20 m. dir. Zeminden itibaren en üst noktaya kadar yaptığımız ölçümün gösterdiği bu yükseklik, belki de daha fazlaydı.
Kuleler bir birini görecek şekilde inşa edilmişlerdir. Sur duvarlarının ve diğer anıtsal yapıların yapıldığı kesme taşlar, kulelerde de kullanılmıştır. İsaura da ki kuleler, sur duvarlarına hem içerden hem de dışardan çıkıntı yapacak şekilde yapılmıştır. Kuleler yukarıya çıkıldıkça duvar kalınlığı biraz azalmaktadır. Zemindeki kalınlıklar ise 1.40-1.50m. civarındadır .Tek tek taşların bir birine bağlantısı, harç kullanılmadan sağlanmıştır. Bazı taşların üzerinde delikler bulunmaktadır. Bunlar, taşları kaldırırken kullanılan ağaç takozların tutturulduğu yerlerdir. Kulelerin alt kısımları, iri taşlardan kaba yonu düzeyli, üst katlarda ise ince yonu düzeyli olan taşlar kullanılmıştır. Şehir kapısını koruyan kule zeminden 14.40 m. yüksekliktedir.
İsaura da tüm kuleler dörtgen, beşgen, altıgen ve daire planlı dır. Bu gibi kuleler çok planlı olduğundan, herhangi bir savaşta darbelerin etkisini azaltmak ve altıgen güllelerin dik olarak çarpmasını engellemek açısından önem taşır. Köşe taşları da, iki yüzlü yada bir birine geçme yoluyla bağlantı yapılarak, iki parçadan meydana gelmiştir. Katlar arası ise ahşap bölmelere ayrılmıştır. Bu bölmelere ahşap bir merdivenle çıkıldığını tahmin edilmektedir. Ahşap katların döşemeyi taşıyan kirişleri, kule bedenini taşıyan taş yuvalara oturmaktadır. Bu yuvalar halen mevcuttur. Kulenin her katının taban seviyesinden 1.20-1.30 m. yüksekliğinde mazgal delikleri mevcuttur. Bu delikler, bir insanın dışarıyı rahatça görebileceği yüksekliktedir. Mazgallar, dışarıdan yalnız 0,12 m. genişliğinde iken içeride 1 m. bulmaktadır. Mazgal delikleri genellikle eğri konan taşlardan inşa edilmiştir. Hatta bazı yerlerde taşlar oyularak yapılmıştır. Böylece dıştan gelen atışların etkisi azaltılmıştır.
Kulelerin giriş kapılarının ölçüleri yer yer değişmekle beraber 1.40 m. genişliğinde ve 2.4 m. yüksekliğindedirler. Kentte iyice sağlamlaştırılan kapı lentosu olarak bir taş bloğu kullanılmıştır. Kulelerin üst kısımları yıkıldığından nasıl bir sisteme sahip oldukları bilinmemektedir. Yalnız kulelerin surlarını boşaltmak ya da düşmanların saldırılarında üzerlerine sıvılaştırılmış şeyler dökmek için taştan oyulmuş küçük oluk parçacıkları kule zemininde yıkıntılar arasında bulunmaktadır. KAPILAR : İsaura kentinde birisi Ulupınar Köyüne diğeri de Işıklar Köyüne bakan iki ana kapı mevcuttur. Ancak kentin kuzey tarafında, kapı olması muhtemel olan iki ara geçit daha bulunmaktadır. Bu kapılardan kentin güney tarafında olan ve ana kapı olarak bilinen kent kapısı, diğeri de batıdaki akropol kapısıdır.
KENT KAPISI : İsaura kentinin korunamayan bu kapısı, yıkıntılar halindedir. Kapanın solunda sağında kapıyı koruyan kuleler bulunmaktadır. Ancak kapısın solundaki kule ayakta kalmasına rağmen sağındaki kule tamamen yıkılmıştır. Kapının etrafındaki surlar, içeri doğru bir girinti yapar. Sol taraftaki kulenin dışa çıkıntı yapmasıyla da bir dış havlu oluşur. Bu da savunma yönünden önemlidir. Kapının, zeminde genişliği 4 m. bulmaktadır. Kapının bir kemerle tamamlandığı düşünülmektedir. Kent kapısını önündeki yıkıntılar içerisinde bir çok silah kabartmaları görülmektedir. Bu kabartmalardan kalkan, miğfer, kılıç ve çelenk gibi savaş aletleri tasvir edilmiştir.
AKROPOL KAPISI: Günümüze kadar korunabilen Akropol Kapısı, kentin en görkemli yeri durumundadır. Kapının çift kuleyle desteklenmesi kent savunması açısın dan önemlidir. Bu tür kapılar, yakın doğu kökenlidir. Şehir surlarının kavisleme ve kırılması sonucu meydana gelen sur, dışı avlulu bir kapıdır.
Bu kapıdan direk olarak kentle sınırlı olan Akropole gidilmez. İleriye doğru çıkıntı yapan iki kule arasındaki yol, tam sola dönerek bir kapıdan geçer. Önce küçük bir avluya ve sonrada sağa dönerek ikinci bir kapıdan Akropole ulaşır. Bu durum, kentin özel savunmaya verdiği önemi açıklar. Her iki kuleden soldaki, sekiz köşeli ve iyi durumdadır. Bir çok savaşçı ambleminin bu kulede bulunduğu H.Swoboda ve ekibi tarafından yapılan araştırmada görüldüğü söyleniyorsa da bugün yarısı olmayan bir kalkandan başka bir şey görülmemektedir. Dıştaki kapı, kemeriyle birlikte günümüze kadar gele bilmiştir. Kapı 3.85 metre genişliğindedir. İç avlu yıkıntılar altında kalmıştır. Burada da kente girmek için ikinci bir kapı vardır. Bu kapı 3.46 metre genişliğindedir. Kapının üst kısmının kemer biçimin de olduğu, yıkıntıların arasında ki kemer taşlarından anlaşılmaktadır. Avlulu kent kapıları İsaura dan başka Perge, Silyon, Priene, Bergama ve Asosta bulunmaktadır.
İsaura kentinde bol miktarda silah kabartması bulunmaktadır. Bu kabartmalar, kentin kapılarını sağ ve solundaki kulelerin yan duvarlarını süslemektedir. Bunların benzerlerine Anadolu da Bergama, Selge ve Side de rastlanmaktadır. Silah kabartmalarının kule bedenlerinde mi, kapı üstünde mi olduğu kesin olamamak la birlikte, Hamilton un elle yaptığı bir resim de kalkanın, Akropol kapısının yanın da bulunan ve bedenini süslediği görülmektedir. Ayrıca, H.Swoboda ve ekibinin yaptığı incelemelerde, bu tür kabartmaların kule duvarların da olduğu belirtilmiştir. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi silah kabartmalarının, Akropol kapısını süslediği belirtiliyorsa da yapılan araştırmalar da bu tür kabartmaların Akropol kapısın da değil, kentin batısındaki kapı önünde bulunan yıkıntılar arasında olduğu görülmektedir.
ZAFER TAKLARI : İsaura antik şehrin de Zafer Tak ları vardır. Bunlardan, bu gün bile ayakta kala bilmiş olan Hadrianus Zafer Tak ını göre bilmekteyiz. Hadrianus, bilindiği üzere M.S. 117 - 138 yıllarında imparatorluk yapmıştır. Hadrianus un İsaura ya gelip gelmediğini kesin bilmiyoruz. Ama onun dönemin de Anadolu da yaşanan barış ve huzurun anısına, bu Tak dikilmiştir. İsaura kent merkezinin hemen hemen ortasında yer alan Tak, iki ayak üzerin de bir kemer den oluşmaktadır. Tek gözlü bir yapıdır. Ayaklarının eni 1.20 m. uzunluğu ise 3.68 m. dir. Kemer gözünün açıklığı ise 3.22 m. genişliğine ve 5.46 m. tepe yüksekliğine sahiptir. Yapının tüm yüksekliği 7.73 m. dir. Yapıda farklı olarak taş malzemelerin kullanılması onun onarımlar geçirdiğini göstermektedir. Ortadaki haç motifi ise Bizans döneminden sonra işlenmiştir. En üst kısmında Arşitrav ın üzeride iki satırlık bir yazıt olduğu H.Swoboda tarafından söyleniyorsa da, bu gün bu yazıt yoktur.
Bir başka Tak ın da Marcus Aurelius a ait olduğu yine H.Swoboda ve arkadaşlarından anlaşılıyorsa da yapılan araştırmalarda bu Tak ın izine rastlanmamıştır. Ana kapıdan şehir meydanına inen sütunlu caddenin hemen kenarında üçüncü bir Takın olduğu belirtilmektedir. Bu Tak ta Severus Alexander e adanmıştır. Bu gün Zafer Tak ı olarak adlandırılan yapının derinliği 3.26 m. zeminden kemere kadar olan yüksekliği ise 3.63 m. Yapının tüm yüksekliği de 5.53 m. dir.
EXEDRA : H. Swoboda tarafından geniş açıklamalarda bulunulmasına rağmen Exedra dan bu gün hiç iz kalmamıştır. AGORA : Kent merkezinin ortasında bulunan Agora, sütunlu caddenin hemen yanında yer alır. Ancak günümüze ulaşabilen temel seviyesinde taş bloklardan başka bir şey görülmemektedir.
BASİLİKA : Hadrianus Tak ının hemen yanında olup, kentin en büyük binası durumundadır. Basilika her ne kadar yıkıntılar içinde bulunuyorsa da, duvarları bir metreye kadar ayaktadır. Bina Roma döneminde Basilika, sonraları ise Kilise olarak kullanılmıştır. Binanın boyu 30.75 metre, eni 18 metre dir. Duvar yüksekliği, sağlam kalan yerlerde 1.50 metreyi, genişliği 1 metreyi bulmaktadır. Duvarları, harçsız olarak bindirme tekniği ile yapılmıştır. Sur ve kulelerin inşa tekniği aynıdır. Basilika nın yanında bir kilise vardır. Yıkıntılar arasında bulunmaktadır. Kentin güneyinde de bir başka kilise bulunmaktadır. Kilisenin boyu 22 metre, eni ise 12 metredir. Bu kilisenin batısında ve yakınında yer alan bir bina yıkıntısı bulunmaktadır. Bu binanın boyu 40 metre kadar dır.
İsaura kenti, kilise açısından oldukça zengindir. Akropol kapısını kent kapısına bağlayan antik yolun solunda ve kentin güneybatısında bir yerde bir kilise daha mevcuttur. Fazla tahrip olmuş moloz yığınları altındadır. Kent merkezinin güneyinde sekizgen yapıda bir bina bulunmaktadır. Bina yıkıntılar içindedir. Bir kilise olduğu tahmin edilmektedir. Buraya, kaylarla oyulmuş bir merdivenle çıkılmaktadır. Ayrıca batıdan bir de küçük yolu vardır. Yapı içten içe yaklaşık 15 metredir. Üst örtü hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Kentin en yüksek bir Baptisterium bulunmaktadır. Burası da yıkıntılar içindedir.
NEKROPOLLER : İsaura kentinde çok sayıda Nekropol sahası mevcuttur. Akropol’un güneyinden başlayarak batı ucuna kadar olan kısımlar ve şehir kapısında Ulupınar Köyüne inen tatlı meyillin tümü mezarlık olarak kullanılmıştır. Ayrıca daha önce yapılan çalışmalarda gözden kaçan bir Nekropol sahası da , kentin doğusundan Acılar Köyüne inen çok dik bir arazi üzerinde bulunmaktadır.
Bu Nekropollerin en göze çarpanı şehir kapısından Ulupınar Köyüne giden antik kayalar oyulmuş mezarlardır. Mezarların cephesi, sütun veya paye ile yapılmış, ortada mezar odası bulunan mabet görünümündedir. İkinci Nekropol sahası ise şehir kapısının yaklaşık 500 metre kuzeyin dedir. Bir kaya bloğu oyularak derinleştirilmiş ve içine birçok lahit konulmuştur. Ancak lahitlerin pek çoğunun kapakları kırılmıştır. İsaura kentinin batısın da Yarıkpınar dan başlayarak kentin güneyin de, yani Akropol kapısına kadar devam eden geniş bir sahada Nekropol sahası olarak kullanılmıştır. Burada yer yer dikdörtgen planlı mezar anıtlarına rastlamak mümkünse tamamen yıkılmışlardır.
Ayrıca, araştırıcıların zaman kısıtlaması yönünden belki de uğrayamadıkları kentin doğusunda Acılar Köyüne inen oldukça meyilli bir arazide de pek çok lahit kapakları kırık olarak görülmüştür.
Nekropol yönün den İsaura kenti oldukça zengindir. Kentin batısındaki Ulupınar Köyünden Yarıkpınar a gidildiğin de, vadi için de pek çok mezar bulun maktadır. Ancak bağ ve bahçeler içinde kaldığından pek fark edilemezler. Bunlar arasın da, Köylülerin Sarnıç olarak kullandığı bir yer altı mezarı bulunmaktadır.
Bu vadinin hemen sağında kayalara oyulmuş ancak herhangi bir figürün bulunmadığı kaya mezarları da mevcuttur. Kaya mezarlarının bulunduğu yerden itibaren yükselen tepeninin en üst noktasın da büyük bir mağara yer almaktadır. Bu mağaranın sağında ve solunda üçer basamaklı merdivenler bulunmak tadır.
İsaura kenti içinde ve çevresin de hatta Sarıot yaylası civarın da ve Aslantaş Yaylası, Avdan köyün dede bu tür kayalara oyulmuş basamaklar mevcuttur. Bunların kutsal alan yerleri oldukları tahmin ediliyor. İsaura kentinde bu gün hiçbir iz olmamasına karşılık, kentin güney doğusun da sütunlu caddenin hemen üzerin de birkaç merdiven basamağı bulunduğu, buranında çok küçük bir tiyatro veya Odium olabileceği söylenmektedir. İsaura kenti hakkında H.Swoboda ve ekibi detaylı bilgiler vermişlerdir. Bu çalışmalarda kent içindeki su kaynakların dan söz edilmemiştir. Kentin kuzeydoğusunda üç su kaynağı mevcuttur. Bol su kaynaklarının bulunduğu Yarıkpınar ile Ulupınar Köyü arasında, eski değirmen yerlerinin izleri hala fark edilmektedir.
İsaura kenti son yüzyıl için de yağmalanmış ve çevre köylerinin cami, okul ve ev yapımında kullandıkları yapı taşlarının büyük bir kısmı buradan gitmiştir. Bozkır ilçe merkezin deki Çarşamba Çayı üzerin de bulunan köprünün taşları ve eski Askerlik Şubesi binasının bazı yapı taşları ile sütunları İsaura dan getirilmiştir. Yağmalanmasına hâla devam edilen İsaura dan özellikle Işıklar, Ulupınar, Hisarlık ve Acılar Köylerine bazı mimari parçalar götürülmüş ve Okul, Cami ve Ev duvarların da süs olarak kullanılmıştır.
BOZKIR SANCAĞI
Tek Sancağı olan ilçe Bozkırdır.
Sancak: “1. Ucu sivri demirden olup bir yere saplanabilen büyük bayrak, 2. Kenarları saçaklı, üzerinde çeşitli renk ve işaretler bulunan ve bir Askeri birliğin şeref, haysiyet ve gururunu temsil eden bayrak.” tanımlamaları ile ilgilidir.
Diğer milletlerden farklı olarak, “Ordu-Millet” ülküsü ile asırlardan beri varlığını sürdürebilmiş olan Kahraman Türk Ordusu'nun ve Milleti'nin en kutsal varlığı hep “Sancak” olmuştur. Büyük Türk Milletince savaşta ve barışta kendisini koruyan, kendi bağrından çıkmış Mehmetçiğe emanet edilen manevi bir varlık olan Sancak, tarihteki bütün Türk Devletleri tarafından mukaddes sayılmıştır. Çünkü Sancak, Türk Milleti ve Türk Askeri için bağımsızlıktır, namus ve şeref timsâlidir.
Araştırmalarımız sırasında, Bozkır İlçesi'ne ait bir Sancak bulunduğunu tespit edince oldukça heyecanlandık. Bu heyecanımız sonuçta bizleri bilginin kaynağına ulaştırdı. Bozkır Sancağı'na ait elde ettiğimiz bilgiler bütün heyecanımız ile birlikte aşağıda sunulmuştur:
“Konya Mevlâna Müzesi'nde bulunan beş sancaktan birisi de Konya Bozkır Taburu'na aittir.”
“Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Türk-İslâm Sanatları Bilim Dalı, I. Doktora Seminerini 1995 Yılında Konya'da “Mevlâna Müzesi'ndeki Bir Gurup Sancak ve Süsleme Teknikleri” adlı konu ile hazırlayan Dr. Naci BAKIRCI, bu çalışmasının 38., 39., 40., 41., ve 42. sayfalarını “Bozkır Sancağı” na ayırmıştır.”
Dr. Naci BAKIRCI, bu çalışmasında Bozkır Sancağı ile ilgili şu bilgileri vermektedir:
Bulunduğu Koleksiyon : Mevlana Müzesi
Envanter No : 3883
Koleksiyona Geliş Tarihi : 27.02.1959
Koleksiyona Geliş Şekli : Konya Mevlevî Dergâhı'ndan nakil.
Koleksiyondaki Yeri : Etnografya Müzesi Deposu.
Tarihi : 1312 R., 1896 M.
Dokunduğu Yer : Taşlıca
Kumaşın Cinsi : Atlas
Süsleme Tekniği : Maraş işi.
Süslemede Kullanılan Malzeme : Sarı sim, beyaz sim, ipek iplik, hazır harç.
Yazı Çeşidi : Celi-sülüs.
Yapan Adı : Hayri Hüseyin
Tanıtımı : Kırmızı atlas kumaştan yapılan sancağın üç kenarı hazır sim harçla çevrilidir.Uçkurluğu iki taraflı olarak hazır yaprak desenli sırma harçla bezenmiştir. Tek yüzlü olan sancağın dört köşesine ay yıldız motifi yerleştirilmiştir. Dört kenarında Arapça yazılar bulunan sancağın ortasına bir tuğra ile Tanzimat'ın Arması yerleştirilmiştir.
Köşelerdeki ay yıldız motiflerinin ayları üç bölümlü olarak sarı simli telle; yıldızlar ise beyaz simli telle Maraş işi tekniğinde işlenmiştir.
Sancağın üst kenarına yakın yerde, sarı simle Arapça olarak “el-Cennetu tahte zilalu'l- suyûf ” yazılıdır.
Alt kenara ise üç sıra halinde sarı sırma ile “Taşlıca mamulâtı, Hayri Hüseyin”
İkinci satıra “Nizamiye yetmişinci alayın dördüncü taburu kur'ası sene 1312 rumi” yazılmıştır.
Sancağın uçkurluk tarafına birinci satırda sim sırma ile “Konya Vilayeti Bozkır Kasabası”,
İkinci satırda beyaz sim sırma ile “Belviran nahiyesindeki Ak Türbeye vakıftır.” (Şimdiki Sarıoğlan Kasabasının eski adı, Belviran nahiyesi idi)
Üçüncü satıra ise sarı sırma ile ters olarak Maraş işi tekniğinde “ Nasrun min Allah ve fethan garîb” Ayeti Kerimesi yazılmıştır.
Sancağın uç tarafında ise, birinci sırada sarı sim ile “İnna fetahnâ leke fethan mübinan”
İkinci sırada sim ile Maraş işi tekniğinde “Padişahım çok yaşa” yazılmıştır.
Sancağın ortasında, içten dairevi dıştan kartuşlu madalyon içerisine beyaz sırma ile tuğra yerleştirilmiştir. Tuğrada “el-Gazi Abdülhamit bin Abdülmecid Han el-Muzaffer daiman” yazılıdır.
Madalyon beyaz ve sarı telli simlerle atlamalı olarak sarma tekniğinde bezenmiştir. Madalyonun kaide kısmını oluşturan kısımlar ile bitkisel yapraklar pembe, açık sarı, yeşil, kahverengi, çimen yeşili rengindeki ipek iplikle sarma tekniğinde işlenmiştir.
Sancağın arka yüzüne de geçen yazılar ve bezemeler iki yüzlü olarak yapılmıştır.
Çanakkale Savaşlarına ait resimlerdeki sancakların incelendiğinde, Mevlana Müzesi'nde bulunan sancaklarla benzerlikler taşıdığını da belirten Dr. Naci BAKIRCI, Bozkır'ın sosyal ve askeri tarihini araştıracak olanlara da böylelikle ışık tutmuştur. Bu sebeple Bozkırlılar, Naci BAKIRCI Bey'i minnet ve şükranla anacaklardır.
0 Yorumlar