Son yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz bir gazeteci; Mehmet Akif Ersoy. Sadece ismiyle değil çalıştığı coğrafyalar itibariyle de tarihimizdeki adaşına benzeyen bir şahsiyet. Ömrü Arap coğrafyasındaki haberleri bizlere ulaştırmakla geçmiş bir gazetecidir. Her daim tehlikeli coğrafyalarda görev yapmış olan bir gazetecidir. O da, Milli Şairimiz gibi başta Mısır olmak üzere ümmet coğrafyasının tercümanı olmuştur.
Gazeteci Mehmet Akif Ersoy, Kahramanmaraş merkezli deprem sonrasında Habertürk TV tarafından Hatay’a görevlendirildi. Yaptığı haberler oldukça dikkat çekiciydi. Enkaz altında kalan kişilerin çığlıklarını duyuyordum. Varlığımdan haberdar olmasınlar diye parmaklarımın ucunda yürüdüm ifadeleri olayın acı yönünü bizlere ulaştırıyordu. Ayrıca canlı yayın sırasında kamera ışıklarını kapattırmasıyla ortalığın karanlığa bürünmesi depremin bir yönüne daha dikkat çekiyordu. Buradaki kurtarma görevlileri ve enkaz altındaki insanlar ne şartlar altında mücadele veriyorlardı. Yıllar geçse de bu haberler unutulmayacak. Biz bu yazımızda konunun güncelliği ve hassaslığı nedeniyle deprem konusundaki haberciliği hakkında yorum yapmayacağız. Ersoy’un 2017 yılında çıkan “Tünel” isimli kitabından bahsedeceğiz. En sonunda enkaz ve tünelin ortak noktasını vurgulayacağız.
Gazze, Filistin coğrafyasının Akdeniz kıyısında kalan parçası. Batı sınırında Mısır, Kuzeyde Akdeniz ve diğer yönlerden İsrail ile çevrilidir. Filistin coğrafyasının diğer bölümleriyle kara bağlantısı bulunmamaktadır. Bu bakımdan anasından koparılmış ve onunla arasında set konulmuş bir evlat misalidir. Bu bakımdan dünyanın en büyük açık hava hapishanesidir. Gazze halkının buradan tek çıkış noktası Refah sınır kapısıdır. Bu kapıya ulaşmakta öyle kolay değildir. İsrail füzeleri nedeniyle yer altından yani tünellerden geçme zorunluluğu vardır. Mehmet Akif Ersoy, eşi ve oğlu Yusuf Emir ile birlikte bu tünellerden geçmişti. Gazze ile ilgili hatıratını yazdığı kitaba “Tünel” ismini bu yüzden vermişti. Girdikleri Tünel 300 metre uzunluğundaydı ve Mısır tarafından Gazze şeridine gidiyordu. Bu tüneller her evin altında bulunmaktaydı. Tünellerin bazılarında aydınlatma ve yol gösterici tabelalar bulunuyordu. İsrail ve Mısır yönetimleri bu tünelleri yıksa da bu tüneller yeniden inşa ediliyordu. Bazılarından araba dahi geçebiliyordu. Çünkü bu tüneller hayata çıkış noktasıydı. Mehmet Akif Ersoy Gazze’ye çıktıkları anda İsrail hapishanesinden yeni çıkmış Filistinli bir komutanın karşılanma törenine şahit olmuştu. Gazze’de dondurma yedikleri sırada dondurma dolabının kendisine hatırlattığı bir acıyı kitapta şöyle kaydediyor. Gazze’de morglarda yer kalmadığı zaman çocuk cesetlerini dondurma dolaplarına koyuyorlardı. Oğlu bir yaşında olan , bir baba için bundan daha büyük bir ıstırap olamaz. Mehmet Akif Ersoy yine Tünellerden geçerek Mısır’a geri dönecektir. Tüm bunları ve Filistin meselesine dair görüşlerini “Tünel” isimli eserinde bulabilirsiniz. Filistin meselesinin bugününe dair bölgeyi bilen bir gazetecinin tanıklığını merak edenler okuyabilirler.
İşte tam bu bugünlerde bizim insanımız da Gazzedekiler gibi hayatın karanlık yüzünü gördüler. Enkaz. Kimisi vefat etti. Artık aramızda yoklar. Kimisi de saatler sonra canlı çıkarak mucizenin adı oldular. Rabbim kalanlara hayırlı ömürler versin. Devletimiz bu olayın da yaralarını saracak kadar güçlü. Depremden istifade ile ortalığı karıştırmaya çalışanlara da Allah fırsat vermesin. Belki Mehmet Akif Ersoy, Hatay’a dair gözlemlerini sonra kitaplaştıracak. Kim bilir. Bu şekilde tarihe bir belge daha bırakacak. Bizler de onun İslam coğrafyası ve gazeteciliğe dair eserlerini okumaya ve anlamaya devam edeceğiz. Selam ve dua ile.
0 Yorumlar